Çalışma arkadaşımız Esra Hanım’ın hepimizi sevindiren başarısını sizlerle de paylaşmak istedik !
Yaklaşık 5 yıldır, sahil yürüyüşlerini koşuya çevirmemle başladığım spor maceramda, bu senenin hedeflerinden biri Makedonya’ da koşulacak Üsküp Yarı Maraton’ u idi. Normalde haftanın 3-4 günü yaptığım antrenmanları 2018 Mart başı itibariyle arttırmış, haftanın 6 günü interval, tempo koşusu, jogging, crossfit ve drill ile çeşitlendirerek hız ve dayanıklılık kazanmaya çalışmıştım. Bu çalışmalar yine beni disipline etmiş ve en azından yaş kategorimde iddialı hale getirmişti. Atletizm antrenörüm ile görüşmelerimizde yaklaşık 1.45 süre ile Yarı Maratonu yani 21.1 km yi bitirmeyi hedefliyordum.
6 Mayıs 2018 günü sabahı geldi çattı. Hava çok sıcaktı ve aşırı derecede nemliydi. Güneş altında koşacaktık. Nem yüzünden de nefes almak hayli zordu. 15 dakika önceden ısınmaya başladım. Maraton, Yarı Maraton ve 5 km koşacaklar beraber start alacakları için start alanı çok kalabalıktı. Tabir yerindeyse izdiham vardı.
Isınma konusu benim için çok önemli olduğundan başlama çizgisindeki insan kalabalığının kuyruğunda kaldım. Binlerce kişi aynı anda start alacaktık. Kuyrukta start almak eğlencelidir. İnsanları geçe geçe gidersin, bu da seni motive eder. Meşhur zil sesi duyuldu ve start aldım… Yarış boyunca belli bir tempo yakalayıp sıcağa rağmen tempomu düşürmeden devam ettim. 19. Km de süreme baktığımda 1.38 idi. Son 2 km aynı hızla devam etsem bile ki yarışanlar bilir, son km lerde kalan son enerjinizle hızlanıp hızlı finiş yaparsınız, yarışı 1.46 – 1.47 aralığında bitirecektim.
“Hayat biz planlar yaparken bize başka süprizler yapar” kuralı yine bozulmadı. Tam 19. Km de hemen önümdeki koşucu aniden yere yığıldı.
Uzun Koşular ve Ultramaratonlar yapa yapa kazandığım disiplinden alışkanlık şudur ki;
hedef odaklı gidersiniz ve o nabızla dış uyaranlara kendinizi büyük ölçüde kapatırsınız. Önümdeki yarışçının düşmesi, onun bayılmış hatta ölmek üzere olabileceğini birkaç saniyelik kafamdaki git-gel düşünceler ile idrak ederek patinajla durabildim.Durduğumda 40 yaş civarlarındaki erkek koşucunun nefesini kontrol ettim. Nefes alıyordu. Gözleri kapalıydı. Kontrol etmek için göz kapaklarını araladağımda göz bebeklerinin biri başka diğeri başka tarafa gitmişti. Konuşmalarıma tepki vermeye çalışıyordu, başını bir sağa bir sola çeviriyor, nefes sesi dışında hafif bir inleme duyuluyordu.
Su dağıtım noktasına yakın bir yerde düştüğünden organizasyonda görevli birkaç kişi ve benim gibi olaya şahit olmuş birkaç koşucu etrafında toplanmıştık. İlk amacım ona nefes aldırabilmekti elbette. Birileri ağzına burnuna su döktü dikkatsizce, buna engel oldum, zaten zorlukla nefes alan baygın birinin ağzına su dökmek de neydi? Biri ağzına, sanıyorum şekerinin düşmüş olabileceğini varsayarak limon dilimi soktu. Ona da engel olarak çıkardım limonu hemen. Görevlilerden biri yan çevirmeye çalıştı ama göğsü kapandığı ve göğüs kapalıyken rahat nefes alıp veremeyeceği için düzeltmesini istedim. Güneşin altındaydık, iki üç kişiden orada dikilerek güneşi kapatmasını ve gölge yaratmasını istedim. O düşme esnasında gözündeki güneş gözlüğü devrilip kafasının altında girmiş ve gözlüğün uçları kafasına batıyordu. Onu kıpırdatmadan çektim gözlüğü. Bu sırada adını sordum kulağına fısıldayarak ve onda panik yaratmayacak bir ses tonuyla. “Ilıksındır” diye bir mırıldanma duyuldu. Adının Alexander olduğunu bir süre sonra anladım. Bir görevli buzlu su getirdi, vücut ısısını düşürmek için buzlu sudan eklem yerlerine, el ve ayaklarına ve ensesine uyguladım.
Bütün bunlarla uğraşırken bir yandan yola bakınıyor, ambulansın gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Bir süre sonra Ambulans geldi. Bu saatten sonra yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Durum artık sağlık görevlilerine emanetti. Bende yarışta olduğumu hatırladım tabi birden! Hemen bir yudum su içip güneşte kaldığım için şişenin kalanını üzerime boşaltıp serinleyerek kalan son 2 km yi koştum. Finiş çizgisine vardığımda sürem 1.55 di.
Yaşadıklarımdan biraz sinirim bozulduğu için bitirdiğimde göz yaşlarıma hakim olamadım. Sonra organizasyona gidip Alexander’ ın durumunu sordum. Görevliler durumunun iyi olduğunu, hastaneye sevk edildiğini ve serum takıldığını söylediler.
Böylece, bir yarışı, daha doğrusu bir macerayı daha geride bırakmış oldum. Sonrasında sonuç listelerini kontrol ettiğimde bu derece vakit kaybetmeme rağmen kendi kategorimde 5. Olduğumu ve eğer bu olay yaşanmasaydı 1. Olacağımı öğrendim. Türk Bayrağı ile kürsü yapma hayalimi kaçırmıştım. Ancak Alexander’ ın nefes alabilmesine bir nebze yardımcı olmuştum, bundan daha ulvi bir amaç var mıydı? Ben kendi gönlümün birincisiydim. Ne mutluydu! Koşuyordum öyleyse VARDIM!
Çalışma arkadaşımız Esra Hanım’ın hepimizi sevindiren başarısını sizlerle de paylaşmak istedik !
Yaklaşık 5 yıldır, sahil yürüyüşlerini koşuya çevirmemle başladığım spor maceramda, bu senenin hedeflerinden biri Makedonya’ da koşulacak Üsküp Yarı Maraton’ u idi. Normalde haftanın 3-4 günü yaptığım antrenmanları 2018 Mart başı itibariyle arttırmış, haftanın 6 günü interval, tempo koşusu, jogging, crossfit ve drill ile çeşitlendirerek hız ve dayanıklılık kazanmaya çalışmıştım. Bu çalışmalar yine beni disipline etmiş ve en azından yaş kategorimde iddialı hale getirmişti. Atletizm antrenörüm ile görüşmelerimizde yaklaşık 1.45 süre ile Yarı Maratonu yani 21.1 km yi bitirmeyi hedefliyordum.
6 Mayıs 2018 günü sabahı geldi çattı. Hava çok sıcaktı ve aşırı derecede nemliydi. Güneş altında koşacaktık. Nem yüzünden de nefes almak hayli zordu. 15 dakika önceden ısınmaya başladım. Maraton, Yarı Maraton ve 5 km koşacaklar beraber start alacakları için start alanı çok kalabalıktı. Tabir yerindeyse izdiham vardı.
Isınma konusu benim için çok önemli olduğundan başlama çizgisindeki insan kalabalığının kuyruğunda kaldım. Binlerce kişi aynı anda start alacaktık. Kuyrukta start almak eğlencelidir. İnsanları geçe geçe gidersin, bu da seni motive eder. Meşhur zil sesi duyuldu ve start aldım… Yarış boyunca belli bir tempo yakalayıp sıcağa rağmen tempomu düşürmeden devam ettim. 19. Km de süreme baktığımda 1.38 idi. Son 2 km aynı hızla devam etsem bile ki yarışanlar bilir, son km lerde kalan son enerjinizle hızlanıp hızlı finiş yaparsınız, yarışı 1.46 – 1.47 aralığında bitirecektim.
“Hayat biz planlar yaparken bize başka süprizler yapar” kuralı yine bozulmadı. Tam 19. Km de hemen önümdeki koşucu aniden yere yığıldı.
Uzun Koşular ve Ultramaratonlar yapa yapa kazandığım disiplinden alışkanlık şudur ki;
hedef odaklı gidersiniz ve o nabızla dış uyaranlara kendinizi büyük ölçüde kapatırsınız. Önümdeki yarışçının düşmesi, onun bayılmış hatta ölmek üzere olabileceğini birkaç saniyelik kafamdaki git-gel düşünceler ile idrak ederek patinajla durabildim.Durduğumda 40 yaş civarlarındaki erkek koşucunun nefesini kontrol ettim. Nefes alıyordu. Gözleri kapalıydı. Kontrol etmek için göz kapaklarını araladağımda göz bebeklerinin biri başka diğeri başka tarafa gitmişti. Konuşmalarıma tepki vermeye çalışıyordu, başını bir sağa bir sola çeviriyor, nefes sesi dışında hafif bir inleme duyuluyordu.
Su dağıtım noktasına yakın bir yerde düştüğünden organizasyonda görevli birkaç kişi ve benim gibi olaya şahit olmuş birkaç koşucu etrafında toplanmıştık. İlk amacım ona nefes aldırabilmekti elbette. Birileri ağzına burnuna su döktü dikkatsizce, buna engel oldum, zaten zorlukla nefes alan baygın birinin ağzına su dökmek de neydi? Biri ağzına, sanıyorum şekerinin düşmüş olabileceğini varsayarak limon dilimi soktu. Ona da engel olarak çıkardım limonu hemen. Görevlilerden biri yan çevirmeye çalıştı ama göğsü kapandığı ve göğüs kapalıyken rahat nefes alıp veremeyeceği için düzeltmesini istedim. Güneşin altındaydık, iki üç kişiden orada dikilerek güneşi kapatmasını ve gölge yaratmasını istedim. O düşme esnasında gözündeki güneş gözlüğü devrilip kafasının altında girmiş ve gözlüğün uçları kafasına batıyordu. Onu kıpırdatmadan çektim gözlüğü. Bu sırada adını sordum kulağına fısıldayarak ve onda panik yaratmayacak bir ses tonuyla. “Ilıksındır” diye bir mırıldanma duyuldu. Adının Alexander olduğunu bir süre sonra anladım. Bir görevli buzlu su getirdi, vücut ısısını düşürmek için buzlu sudan eklem yerlerine, el ve ayaklarına ve ensesine uyguladım.
Bütün bunlarla uğraşırken bir yandan yola bakınıyor, ambulansın gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Bir süre sonra Ambulans geldi. Bu saatten sonra yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Durum artık sağlık görevlilerine emanetti. Bende yarışta olduğumu hatırladım tabi birden! Hemen bir yudum su içip güneşte kaldığım için şişenin kalanını üzerime boşaltıp serinleyerek kalan son 2 km yi koştum. Finiş çizgisine vardığımda sürem 1.55 di.
Yaşadıklarımdan biraz sinirim bozulduğu için bitirdiğimde göz yaşlarıma hakim olamadım. Sonra organizasyona gidip Alexander’ ın durumunu sordum. Görevliler durumunun iyi olduğunu, hastaneye sevk edildiğini ve serum takıldığını söylediler.
Böylece, bir yarışı, daha doğrusu bir macerayı daha geride bırakmış oldum. Sonrasında sonuç listelerini kontrol ettiğimde bu derece vakit kaybetmeme rağmen kendi kategorimde 5. Olduğumu ve eğer bu olay yaşanmasaydı 1. Olacağımı öğrendim. Türk Bayrağı ile kürsü yapma hayalimi kaçırmıştım. Ancak Alexander’ ın nefes alabilmesine bir nebze yardımcı olmuştum, bundan daha ulvi bir amaç var mıydı? Ben kendi gönlümün birincisiydim. Ne mutluydu! Koşuyordum öyleyse VARDIM!